skip to Main Content
Dia

Dia

Biliyorsun,

bir baş dönmesi gibi sürüyor hayat,

– Birhan Keskin

Beni en çok suçtan arınmışlığım tedirgin ediyor. Tekdüze hayatımın tam ortasında, ıslak bir bankın sol tarafındayım. Ucunda veya tam karşısında denizin. Bana nasıl bakmak isterseniz. Herkes ıslak. Ben de yağan yağmuru seyrediyorum. Yağmuru her zaman severim. Çevremde bir sıkıcılık var. Bir tatsızlık. Yağmur bütün gürültüyü, o kötü kokuyu almasına rağmen, bir sıkıcılık. Dalgalar bana onu hatırlatıyor. İçim daha da sıkılıyor. Sanki görünmez bir el başımdan ve ayaklarımdan tutup beni eziyor ve denize atıyor. Bağırıyorum. Şekilsiz ve ağır bir taş gibi denizin dibini boyluyorum.

Diayla tanışalı 8 aydan biraz fazla olmuştu. Dia yorgun gözlerini bana dikmiş, gitmek istediğini söylüyordu. Nereye gideceksin? Tam ortasına cehennemin. Bırakacak beni gidecekti. Kimin sevgilisi olacaksın? Çiçekleri sularken şarkılar söyleyen kadını? Kendimi ağlamamak için zor tutuyordum. Koskoca adamım ben. Ağlar mıyım? Ben kadınların, gürültülü hayatlarımızın üzerinden geçmiş, bir böcek gibi ezmiştim. Sana kollarımı açmış, bir zeytin ağacının gölgesinde sevişmiştim seninle. Gün doğumuna dek. Bazen de gün batarken polenteden. İçeri girmiştin. Çıplak. Kendi ellerimizle yaptığın şaraptan getirmiştin de daha doyamamıştık. Bulut gibiydin hatırladım. Şimdi kimin karısı olacaksın? Arada sıkılır giderdin. Öyle bir şey olsa gerek. Ağlamamak için kendimi zor tutardım. Ben kötü bir adamdım. Kızardın, bağırırdın. Vururdun. Giderdin, uyandığımda da yanımda olurdun. Sigara kokardın. Önce sana sonra köşede duran tamamlanmamış tablona bakardım. Sen çiçektin. Onu tamamlayamadın. Her şey yarım kaldı. Ben kötü bir adamdım ama sevdin Dia. Biliyorum beni çok sevdin. Nereye?

Gideceksin. İki odalı bir eve taşınacak, yaşlanacaksın orda. Akrepler dolacak rüyalarına. Ruhun sıkılacak. Hatırlayacaksın. Pencereyi açacaksın sonuna kadar. Kim bilir nereye bakacak. Kimi bekleyeceksin? Kapatıp pencereyi, çekeceksin perdeyi. Terk edecekmiş gibi. Boyasız duvarlarına, is kokulu örtülerine tüküre tüküre ağlayacak, kapıyı açıp çıkamayacaksın. Masumiyetin koca bir kandırmaca olduğunu anlayacak, bencilliğini, babanın ölümünü, mutsuzluğunu, sarhoş gecelerimizi, beni, yanmış yüzünü, son sigaranı söndürdüğün cam küllüğüne anlatacaksın. Etrafına izmaritleri taşmış, yüzünün yansısı muşambaya. Ömür boyu lanetlediğin sevgi dolu insanları düşünecek, perdeyi yeniden çekecek, pencereyi açıp intihar etmeye kalkışacak, onu da beceremeyecektin. Kendini buna inandırmanın daha da dehşet verici olduğunu çarpacaktı suratına. Rüzgarlar… Aşağıdaki çöp kamyonunun kokusu. Gürültüsü. Kafan karışacaktı. Çöpçüler kaldırıp kafalarını bakacaktı. Kafana. Birinin salyaları akacak, karşı cama çevirecekti kafasını. Karşı camdaki kadının dolgun göğüslerine. Kadının kokusu sokaktan geçen adamın deri çantasına dolanacak, sürükleyecekti adamı içeri. Adam şaşkın. O şaşkın. Çöpçünün karısı şaşkın. Bu düşüncelerimi beynimin karmaşık, bir seri karmaşık hesaplamalarına dayandırmak istemiyorum, yağmura hele. Hiç. Ya gerçekliği değiştirecektim ya da beklentilerimi. Ama biz iyi karamsarlardık Dia. Senin aşkını istedim. Sen de olduğun şeyi ortaya çıkartmama yardımcı olmamı. Her gece gözyaşlarını siler, zeytin ağacının altındaki masamıza götürürdüm seni. Bir şarap koyardım sana. Ağladığında daha güzel görünürdün. Bulut gibiydim hatırladım.

Yağmur durdu. Bir kadın geçiyor karşımdan şimdi. Bebek arabasıyla. Bebek arabasına bağlanmış balona tiksintiyle bakıyorum. Bir oyuncaktan sıkıldığında, ondan küçük bir parça alıp geri kalanını atan, yenilerini arayan şımarık çocuklar. O çocukların balonları. Uçan kırmızı balonlar. Sen de hatıralarımızın küçük bir kısmını alıp, geri kalanını bir çöp gibi atıp, yenilerini aramaya gitmek istedin. İstemedin mi? Aldattın beni. Aldatıldım. Seninle her zaman içinde bulunmadığımız anlarda yaşayıp, birbirimizde bulmamış mıydık tüm gerçeklikleri? Ben mi çok iyimserim. Saçma ve acı verici bir şekilde belki de. İçimin kötü yanlarını, bu aptal moderniteyi, romantizmin iyi yanlarıyla yumuşatmak istemiştim. Annemin intiharını, çirkin yüzümü seninle unutmak istemiştim. Senden önceki bütün Dialarla. Sen farklıydın. Eve giden patikadan geçerken dokunduğumuz ağaçlar çiçek açardı. Küçük evimize giderken seninle yeşerttiğimiz bahçeden geçerdik. Kafanda kim vardı o zaman? Kederli dalgınlığında. Ben her anımı, yanımdayken bile seni düşünerek geçirirken sen kimi düşündü? Güldün. Yoksa ben mi yanıldım? Sen şu anlamsız dünyamda bana ait olan tek şeysin. Seni asla bırakmayacağım. Benden nefret edip kendini soyutlasan da umurumda değil. Sadece benim yanımda olacak, benimle sevişeceksin. Kızardın giderdin, getirirdim seni. Bilirdim nereye gittiğini. Hep böyle olacak. Ağlarken daha da güzel görüneceksin. Sonra yine kendini öldürmeye çalışacak, beceremeyeceksin. Diğerleri gibi. Diğerlerinin ölümü gibi olacak ölümün Dia. Seni ben öldüreceğim.

Yanımdaki adamın hırıltılı öksürüğüyle kendime geldim. Yağmur yeniden başlamıştı. Saatime baktım. Evden çıkalı uzun zaman olmuştu, dönmeliyim.

Gizem Akın

Gizem Akın

gizem@sekkahve.com

Back To Top