Dev Boyunduruk
Deliliğe yakın duran kaygılar mı kuşattı her yanımızı?
Hepimiz kendimize doğru bir yolculukta veya hiç geçmeyeceğini sandığımız acıların -sonsuz zannettiğimiz acıların- yolunda, bize dair her şeyin zavallı yakarışlarını haykırıyoruz. Sonsuz değiliz. Tam isyan edecek gibi duruyor sonra tereddüt ediyoruz. Gibiyiz. En şiddetli acılarımızı düşünüyoruz. Topuğuna vuran ayakkabın, seni boğan o görünmez ellerin, arafa indirgenmiş sevişmelerin, serçe parmağın, diş ağrın, sıkan ayakkabılar, gösterişsiz iniltilerin, esrarını çözemediğin o soruların soruları, ayaklar, bütün hayatın yükünün ağırlığının altında ezildiğini sandığın bedenini taşıyan o narin ayakların… Sonra tüm kayıtsızlığınla başını kaldırıyorsun göğün en mavisine, yüzünü rüzgara dönüyorsun ve aslında ah! yo varoluşun acısı, hayatın acısı değil bu, acına büyük dedikçe ciddileştiğini fark ediyorsun. Bir put gibi bu karnavalın çeşitliliğinde, tam ortasında durmaya çalışıyorsun. Sahi biz ne yapıyoruz ya?