Bir düş diliyorum kaldırımda, bir vahşi hayatın içinde, vahşi değil mi zaten ya! Yaban diyelim… Neyse, zaten düşler yarım, bardaklar yarım. Kargaşa var yanıyanıbaşımda.
Besleniriz yağmurla, gri gökyüzüyle, özgürlük sandığımız güneşli günlerle. Güzel gün(!) geçiren güneşli ama, aşırılık her zaman intikamdır. (intikam yeterli kelimeydi sadece)
Bakımsız, sarı bir bahçeden geçiyorum. Bir gece farkında olmadan bu bahçeye girip kusmuştum. Derinliğe, sessizliğe ve kapalı perdelere yabancı değilim... Koltuğunda sallanan adamın, çiğneyip durduğu dudakları ve sağ elinin baş parmağıyla işaret parmağını birbirine sürtüp durması duygularının yansısıydı. Uçurumun kenarından…
Elimde tuttuğum kadehi istemsizce okşuyorum. O, anlatmamı bekliyor. Anlatacaklarımı dinlemek için gereğinden fazla ilgi göstermesi beni gerçekten rahatsız ediyor. Kafamda yarattığım bütün o fantastik düşünceler, bütün o illüzyon, vagonları çeken atların, yerini buharlı lokomotiflere bırakması gibi yok oluyor. Aynı sonlarda…
Ve bir de çarçabuk kaçmanız gereken pek çok durumla karşı karşıya kalırsınız kalmasına da insanların kanatları yoktur veya henüz yoktur. Neyse, peki o zaman kuş yeminden bir gömleğe ne buyrulur?