GEÇEN AKŞAMÜSTÜ
Ruhlarımız, ihtişamlı bir neşeyle süzülüyor. Bu zamanlar sakin bir sürgün hayatı tadı verse de, ikimiz de biliyorduk. Ruhlarımız, imparatorların çöküşü tadında bir hüzne zıt, serin bir akşamüstünün ürpertici dinginliğinde süzülüyor. İkimiz de biliyorduk, henüz göz göze bile gelmiş değildik fakat ruhlarımız, doğanın dikkatli ve hassas teslimiyetinde, ihtişamlı bir neşeyle süzülüyor.
***
İdealize edilmiş, istikrara bağımlı mutluluk arayışlarınız mı var? Kaydedilmiş mutluluklarınız ya da duygularınız, konfor alanınızdan çıkma korkusuyla, tüketime bağlı ölümlülüğünüzden kaçtığınız yaşamlarınız mı? İstikrara bağımlı mutluluk ya da herhangi bir duygu yoktur. İyi ya da kötü veya bir sürü ya dalar. Burası tüm bunların barınıp, beslendiği bir yer değil, bilin isterim. “Geçen akşamüstüne” zıt şimdiki havanın dehşet veren sıcaklığıyla boğuşuyorum. Yine de bazı kelimeler, hayaller iddialı ve “istikrarlı” olmaktan vazgeçemiyorlar ve şimdi zamanın soğuttuğu o buz gibi öpüşmelerimizin, ipeksi sevişmelere dönmesi gerekmiyor mu? Gün akşama dönerken, çıplak bedenlerimizin uzayda süzülmesi, parmak uçlarının tedirginliğinde tüylerimi diken diken eden okşayışlarının kokumuza karışması, öpüşünün sıcaklığı, saçlarımın filmin son sahnesinde kıyıya vuran dalgaların kumları yalaması gibi, yavaşça omzuna dokunması gerekiyor. Kanamamız gerekiyor.