Sokak Görünümü
Açıklama: “Jacqui Kenny, agorafobik bir fotoğrafçı. Google’ın Street View (Sokak Görünümü) uygulamasıyla dünyayı keşfediyor.”
Uyandım. Başımın ağrısı dayanılmaz. Dışarıdaki gürültü, kafamdaki kargaşayla beni müthiş bir girdabın içine sokuyor. Bu yüzden her gece sebepsiz bir huzursuzluk çöküyor içime. İç sıkıntısı başlıyor, bir şey aşağıdan yukarıya doğru yükseliyor ve boğmaya başlıyor beni. Boğuluyorum. Dünyayla yüzleşmeye hazır değilim. Tam kestiremiyorum, anımsamaya çalıştıkça da sıkılıyorum. Ne yapacağımı da pek bilemiyorum. Anlatamıyorum… Belleğimden boşalan sesleri, kokuları. Çoğu zaman içe atılıyor sözcükler…
Birkaç gündür düşündüğüm ufak tefek şeyler var tabi. Mesela hiçbir zaman ziyaret edemeyeceğim yerleri görmenin bir yöntemi var. Olmalı. Kontrol ve kabullenme arasındaki gerginlik beni düşündürüyor sadece. Koca dünyada istediğim her yere paraşütle inebilme yeteneğim olabilir ama aynı zamanda manzaralar, görüş açıları tamamen onun elinde. Bir huzursuzluk çöküyor içime yeniden. Ansızın. Yine de bu durumu kabullenip, midemi bulandıran bu sıkıcılıktan uzaklaşmalıyım. Dünyayı keşfetmeye başlamalıyım artık. Bir kahve yaptım kendime. Camdaki yansımama gülümsedim. Günlerdir belki aylardır, bir türlü ilerlemeyen bir sanat filminin içindeyim sanki. Bu dört duvar arasında, korkunç düşüncelerimle, camdaki yansımamla…
Kapı çalıyor. Sıçrıyorum! Yavaş ve korkak açıyorum. Şarabımı ve bir paket sigaramı kapı aralığından alıp, hızlı bir teşekkürle kapatıyorum. Çıldırmak üzereyim. Atıştırmalık bir şeyler koyup oturuyorum yeşil koltuğuma. Bugün yemek yapmak için fazla üşengecim. Ama yine de yemek konusunda kendimi oldukça geliştirdiğimi söylemeliyim. Bir şeylerle oyalanmalı insan. Öyle değil mi?
Uzunca bir süre oturdum. Öylece… Tüm korkularımla dünyayı keşfetmeye başlamalıydım!
İlk başta görüntüleyeceğim bölgeleri rastgele seçtim. Uzaklardaki şehirlerin sokaklarına bakıyor ve vurucu bir görüntüye denk geldiğimde ekran görüntüsü alıyordum. Bir süre sonra belli manzaraların peşine düştüm. Berrak ufuklara sahip çorak bölgeler, güneş ışıklarının dramatik bir eğimle düştüğü enlemler… Saatlerimi buna harcıyordum ve açıkçası keyif alıyordum. Çoğu kez, muhteşem görünen bir şeye denk geliyorum ama sonra araba duruyor ya da araya bir şey giriyor. Bu hayal kırıklığına zaten hazırlıklıydım. Issız araziler ve muntazam yerleşimler hayal kırıklıklarımın ötesine geçiyordu. Bir yandan gölgesiyle bir kelebeğin kusursuz simetrisini andıran bir ağaç, bir diğerinde parlak turuncuya dönüşen üniformalar. Gizlilik protokolleri gereği hepsinin yüzleri buğulanmış. Sanki insanların gündelik hayatına teleskopla bakıyormuşsunuz gibi. Gezdikçe, geniş bir paralel evrenden gelmiş gibi duran görüntüler keşfettim. Hepsi zamanda donmuş gibiydi. Gezdikçe, korkularımla yüzleşiyor ve hep uyanıyordum.