Saçmaladı
Bir düş diliyorum kaldırımda, bir vahşi hayatın içinde, vahşi değil mi zaten ya! Yaban diyelim... Neyse, zaten düşler yarım, bardaklar yarım. Kargaşa var yanıyanıbaşımda. Ne zaman tamamlanmıştı ki ? Yokuşlar çok dik.
Hindistandaki kalabalık beni sersemleştirdi. Bencil ve huysuzum. İçimdeki beklentinin ve yılgınlığın karışımına sempati duymamak işten değil.
Tren hareket ettiğinde, kapıdan sarkıp rüzgarı iliklerime kadar hissetmek iyi gelmişti. Sigara yaktım…
Tiz ve acı bir çığlıkla sıçradım uyukladığım yerde. Sigaram zaten çoktan sönmüş. Sürgülü kapının aralığından bir hintli, bir şeyler zırvalıyordu. Üzerindeki kumaş parçaları gerçekten muntazam! Kırmızı ve yeşil olana bakıyorum. Doğruldum. İçeriye nefes nefese bir kadın girdi. Burnuma dışarıdan pis bir koku geldi.
Kadını baştan aşağı süzdüğünde, bütün kuralları yıkmış olduğunu görürdün. Onun resmini yapsam diye düşündüm… Kararlı fakat hüzünlü ifadesini hiç değiştirmeden onlarca resim yapabilirim. Elindeki kilden yapılmış, minyatür mankeni neden öyle sıkıca tutuyor? Onunla tanışma arzum boğazımı gıcıklamaya başlamıştı. Sigara içmek istiyor canım!
“Adın ne?” dedim. Hiç tereddüt etmeden:
“Kali benim adım!” dedi.
Öğrenmek istiyorum. Halka halka uzayan tabular zincirini, bastırılmış duygularını, büyükbabasını ve büyükbabasının babasını da. Tarif edemiyorum. Tarif edebildiğim hiçbir şey o değil.
Adının Kali olmadığını adım gibi biliyorum. Bana kurgudan da öte hayatını her anlatışında, beni sevebilmesine anlam veremediğini görebiliyordum. Bana güvendiği aşikar. Yüzündeki hırs, bazı insanları nefessiz bırakarak öldürmek istediğini söylediğinde daha da coşuyordu. Bunu yaptı mı, inanın hiç merak etmedim. Ölüm gerçekten de yaşamdan daha küreseldi.
Onun kalbinin özüne bakabiliyorum. Özgürlüğüne susamış, birbirlerine karşı salt duygularını hiç yitirmemiş iki bilinçtik işte. Özümüzü bilmek, bir ilgi değildi. Hayatiydi.